Fitil ateşlendi. Bomba Eylül başı patlayabilir. Aklınızı kullanıp, aksiyon almak için önünüzde 25 gün var. İşler kontrolümüzün dışına çıkmadan önce, şunları yapmanızı öneririm...

Fatih Altaylı'nın 4 Ağustos tarihli yazısından alıntıdır...
"Günlük hasta sayısı 8-9 bin civarı."
Bu bilgiler gelince asabım bozuldu. Çok güvendiğim bir hekimi aradım. İşin tam göbeğinde olan birini. Aldığım bilgileri aktardım.
"Bak Fatih’cim ben doktorum, matematikçi değil. Benim işim sayılarla değil insanlarla. Bu yüzden sayı falan bilmem. Veremem de. Çünkü vereceğim her sayı tahmini olur. Tüm verilere hakim değilim. Ama bildiğimi seninle paylaşırım.”
“Bildiğin ne?” diye sordum doğal olarak.
“Bildiğim şudur. Nisan, Mayıs ve Haziran baskılarını çok rahat atlatan sağlık sistemimiz zorlanmaya başladı. Daha açık söylemek gerekirse şu anda sağlık sisteminin çökmesine ramak kaldı. Git dolaş bakalım hangi hastanede kaç yatak kaldı, kim hasta kabul edebiliyor bir bak.”
Derin bir nefes aldı.
“Ve daha bayram etkisini görmedik. Halkımız bu sorumsuzlukla davranmaya devam ederse 15 gün sonra İtalya’da, İspanya’da, Fransa’da gördüğümüz tablolarla karşılaşmaya başlarız.”
“Ölü sayılarında mı?”
“Kaç kaybımız olur bilemem. Ama hastane bahçelerinde yatanlar, yollarda devrilenler, evlerde ölüp birkaç gün sonra ulaşılabilenler. Bu olasılık giderek güçleniyor. Şaka değil. İran gibi oluruz. Bak ben ve arkadaşlarım 5 aydır gece gündüz demeden çalışıyoruz. Bir tek hayat kurtarmak için kendimizi riske atıyoruz. Buna karşılık tek beklentimiz halkın da bir maske takması, birbirine çok yaklaşmaması. Bunu bile yapmayan bir millete biz ne yapalım.”
Güzel arkadaşlar... Ben doktor değilim. Benim de sayılarla işim yok. İşim işinizle. Ürünlerinizi markalı, yani katma değerli bir şekilde hedef kitlenize ulaştırmanızdan sorumluyum.
Ekonomimizin ritmi bozulmasın, kimsenin işi zora girmesin, piyasa sağlıklı olsun, huzurla ve keyifle iş yapalım istiyorum.
Perşembenin gelişi Çarşamba'dan bellidir derler... Etraftaki bilgileri akıl süzgecimden geçiriyorum. Evimden çıkmadan tatil mekanlarından Instagram'a uzanan fotoğrafları inceliyorum. Kilit pozisyonlardaki kişilerle sık temas ediyorum. Ve uyarıyorum: YANLIŞ YAPIYORUZ. Bu gidişat İYİ DEĞİL.
Üstelik aptalca. Dişimizi sıkıp sene sonuna kadar sabredemedik. Dizginlerimiz boşaldı; sağa sola koşuşturduk. Önlem almadık. Yetkililerin uyarılarını dinlemedik. İzole olduğumuz 90 küsür günü de p.ç ettik. Kendimiz ettik, kendimiz bulacağız.
En büyüğünden en küçüğüne... Sonbahar kapıdayken hiçbir marka güvende değil. Nisan-Mayıs ayları gibi bir dönem yaşama riskimiz yüksek.
Fitil ateşlendi. Bomba Eylül başı patlayabilir. Aklınızı kullanıp, aksiyon almak için önünüzde 25 gün var. İşler kontrolümüzün dışına çıkmadan önce, şunları yapmanızı öneririm...
Sistem çok şükür kapalı değil; ancak siz yine de Nisan'a dönmüş gibi düşünün.
Enerjinizi artırın. Makine düzeninde, çok çalışın.
Devletin, Sağlık Bakanlığı'nın, yerel otoritelerin tüm uyarılarına uyun. Eksiksiz. Mazeretsiz.
Önce ailenizi, sonra ekibinizi, ardından çevrenizi koruyun. Etrafınızdakileri uyandırın.
Sevmem ama... Dönemsel promosyon kullanın. Satış yapın. Stok eritin. Nakit akışı yaratın. Akmasa da damlasın.
İşletme masraflarınızı gözden geçirin. Tasarruf edin.
Tedarikçilerinizden destek isteyin.
Müşterilerinizden ve iş ortaklarınızdan yardım istemekten çekinmeyin.
Burnu dik tutun. Pozitif iletişim yapın.
Tüketicinizle kurduğunuz gönül bağını güçlendiren mesajlar verin.
Olumlu, bilgilendirici ve şeffaf bir şekilde iletişim yapın.
Nasılsa normalleştik diye yüz yüze görüşmelere döndüyseniz iptal edin. Her işinizi-görüşmenizi uzaktan halledin.
İşiniz hala yüzde yüz offline ise geç kaldınız. Yine de bir kısmını dijital platformlara taşıyabilir misiniz kontrol edin. Uzmanlarla görüşün.
Başınıza gelebilecek en kötü senaryoyu kaleme alın. Adımlarınızı netleştirin.
Kötüyü bilin ama iyi düşünün.
Ne demiş doktor... Biz canımızı riske atarken, millet böyleyse biz ne yapalım?
Kendinizi, işinizi, milletimizi, devletimizi koruyun.
Bazılarımız farkında değil ama...
Hepimiz aynı gemideyiz.
Comments