Yeni bir iş kuracak ancak varolan bir işin yinesini yapacaksanız, asla yapmayın. Farklı bir iş modeli üzerine kurulmuş, yeni bir şey varsa aklınızda, devam! Her yerde tekrar edince pek çok kez soruldu: İş Modeli ne demek? Buyrun...
İş Modeli nedir? Ne anlama gelir? Çekinmem anlatırım. Ancak uzun uzun okuman gerekir. Hatta bir kez yetmez, iki üç kez üstünden geçmen yerinde olur.
İş modeli deyince pek kimsenin ilgisini çekmiyor. Okumayla da aramız yok.
Ben de girişe bikini modeli fotoğrafı koydum. Dikkat çeker, farklı kişileri de yakalar ve yazıda tutar diye umuyorum. Çünkü gelecekteki maddi durumun ve ruh sağlığın, bu satırları anlamana bağlı.
Birkaç dakika sabret. Yazıyı sadece gözlerinle değil, aklınla oku. Bakma, anla.
Başlayalım...
Aklını peynir ekmekle yemek!
Mike Tyson'la ringe çıkar mısın? Hem de kariyerinin zirvesinde, genç ve formda Tyson ile?
Arkalardan biri, deli misin kim çıkar dedi sanki. Haklı, kimse çıkmaz.
Öyle de... Aramızda e-ticaret sitesi açıp, spor ayakkabı, gömlek ya da makyaj malzemesi satmaya çalışanlar var. Her yerde benzeri olan ürünleri toplayıp satışa koyduğunda peynir ekmek gibi satacağını düşünen kişiler bunlar... Üstelik ringte yalnız da değiller. Rakip Mike Tyson... Yani Trendyol. Ya da Hepsiburada. Veya Amazon. En kötü ihtimalle Morhipo.
Ayda 500 milyon TL... Yazıyla beşyüzmilyon reklam parası yakabilen bu devler karşısında, fiyatla ya da çeşitle rekabet edebileceğini düşünen bu arkadaşlara deli demeyelim de ne diyelim?
Para onlarda. Analitik beceri onlarda. Müşteri datası, yüzlerce kişilik uzman ekip, internetten satış tecrübesi, kalitatif ve kantitatif veri onlarda. Sende ne var, cesaret mi? Buna cesaret değil, cehalet denir dostum.
Bak şimdi... Her yerde bağıra çağıra ne diyorum ben: "Özgür olun, kendi işinizi yapın, girişim hayaliniz varsa bir gün bile geciktirmeyin ve yola çıkın."
Tavsiyemde değişiklik yok. Ancak cümlenin devamı var: "Benim fikrim var diyen çok. Güzel. Fakat mesele fikir değil. Aslolan, yıkıcı yenilik getiren bir iş modeli icat etmek. Yine bir iş kuracaklar... Sözüm size değil. Sakın yapmayın. Başlamayın. Tam anlamıyla yeni değilseniz, tek bir adım bile atmayın. Paranıza ve emeğinize yazık olur."
İş modeli nedir?
Yaratıcılık, iki basit şeyin, basit olmayan şekilde bir araya getirilmesidir. İş modeli de aynen böyledir.
10 yıl önceye dön. Hayatımızda ev diye bir şey var mıydı? Vardı.
Otel? Ee tabi. Butik otel de vardı, apart da, pansiyon da.
O dönem Brain Chesky diye bir çocuk çıktı ve şöyle dedi: Evinizi otel yapacağım. Dünyanın neresinde olursanız olun, evinizi otel odasına dönüştürebileceksiniz. Üstelik bu sistemle kiranın çok ötesinde, ciddi para kazanacaksınız.
Bugün Airbnb'nin hisse değeri 100, elle tutulmayan ve gözle görülmeyen marka değeri ise 40 milyar doların üzerinde. Öyle ki 10 yıllık bu şirketin değeri, dünyanın en büyük 3 otel zinciri olan Hilton, Hyatt ve Marriott'un toplam değerinden fazla. Üç otel bir asırlık geçmişe sahip. Ancak onların iş modeli eski. Yok hükmünde. Airbnb ise yıkıcı bir yeniliğe sahip.
İş modeli nedir? Yıkıcı yeniliktir. Sektörde yeni bir kategori açmaktır. Bu kadar basit.
Gavur yıkıcı yeniliğe "disruption" diyor. Sözlük anlamı karışıklık ve karmaşa. Bir diğer manası ise kırılıp ayrılma. İşte bu, yönetim ve pazarlama tanımına daha yakın.
Bir işe yıkıcı yenilik getirirsen, rakiplerin birbirini yediği alandan ayrılır, sektörü kırarak yeni bir kategori açarsın. O alanda ilk ve tek olursun. Ya da duruma göre birkaç kişiden biri. Böylece rekabet avantajı elde edersin. Tercih edilen olursun.
Birkaç örnek daha verelim...
Dünyanın en büyük taksi zinciri... Tek bir taksisi bile yok: Uber.
Dünyanın en büyük sinema ağı... Tek bir sinema salonu bile yok: Netflix.
Bana soruyorlar...
Geçenlerde bir genç kız bana mesaj attı ve şöyle dedi:
- Annem terzi. Ben de yanında yetiştim. Annemle bir terzi dükkanı açmak istiyoruz, ne dersiniz?
- Hayır, açma. Binlerce terziden biri olma.
- Peki evlere servis veren online bir terzi açsak?
- Daha iyi. Ancak dijital terzi olursun. Daha güçlü biri girerse seni ezer geçer.
- Peki ne yapalım?
- Evde eli makas tutan ve dikiş diken binlerce kadın var. Onları bir araya getiren bir sistem oluştur. Dikmeyi unut. Aracı ol. Her yeri terzi yap. İşi yaygınlaştır. Onlar işini satsın, sen arada kal.
Önerim tam bir yıkıcı yenilik mi? Değil. Yeni bir pazar yeri modeline yakın. Biraz service design, biraz da service dropshipment dedikleri cinsten. Kısmen Yemeksepeti, kısmen Armut. Ancak o sektörde yeni. Yine değil. Yola çıkmak için daha iyi bir başlangıç şekli. Üstelik sosyal bir girişim.
Bu örnek, yeni bir işe başlarken nasıl düşünmen gerektiği konusunda sana fikir verebilir. Ancak bu düşünce şeklinde de tuzaklar var. Kolaya kaçma ve yanlış örnekleme aklıma gelen ilk ikisi.
Yemeksepeti tuttu, milyarlık marka oldu. Ben de Parfümerisepeti yapayım, parfümerileri birleştireyim. Yapma.
Tuhafiyesepeti? Yapma. Kiralıkaraçsepeti? Sakın.
Şaka değil... Piyasada içinde sepet geçen bine yakın online marka var. İşte bu tam Türk yaklaşımıdır: Tutmuş bir işi alır kopyalarım, benimki de tutar. Tutar da... Genelde başka şeyi tutar.
Son sözler...
İş düşünme. İş modeli düşün.
Hangi sektörde olayım deme. O sektörde nasıl yeni bir alan açarım de.
Kopyalama. Aklını zorla, yenilik ara.
Başkası tutturdu ben de tuttururum diye düşünme.
Yineden kaçın. Yeniye yaklaş.
Haydi bakalım.
Sabah Rutini: Uyanis-Kahve-Onur Yanik yazisi-Spor #letsrock
Sabah 6 hava kapalı halen ama benim için güneş doğdu ,sizi severek takip ediyor fırsat buldukça bloglarınızı okuyorum harikasınız
Çok doğru bir yaklaşım olmuş tebrik ederim . Yenilenen bir dünyada klasikten kaçınıp bizimde kendimizi yenilememiz gerekir.