top of page
  • Onur Y.

Yüzleşme

Pandemi döneminde şahıs, kurum ve markaların iç yüzleşmeleri, pandemi sonrası başarılarını etkiler. Kendimden örnekle anlatayım...



16 Mart Pazartesi… Sabah saatleri… Pandemide gün kavramı ara ara kaybolduğu için yanlış hatırlıyor olabilirim. 18 Mart da olabilir. İki günden fark etmez.


Ajanstaki tüm arkadaşlara "Eve dönün ve kendinizi sağlama alın. İş düzenini uzaktan kurarız; biraz sakinleşelim sonra duruma bakalım" dedik. Üzerinden tam 5 ay geçti. Atölyeye sadece bir kez, o da tüm eşyaları alıp depoya koymak için döndük.


150 gündür, aynı kadro evden ve-veya uzaktan çalışıyoruz. Israrcı 3-4 görüşme hariç tüm iç ve dış toplantılarımızı dijital platformlar üzerinden yapıyoruz. Ankara, İzmir, Konya, Mersin, Antep, Londra, Düsseldorf, New York, Stockholm, Amsterdam… Gitmeden gittiğimiz şehirler…


İnsan onca zaman evde kalınca, biraz da akıl fikir sahibiyse kendiyle yüzleşiyor. Hayatını, işini, proje ve hayallerini sorguluyor.


Hatta şu an, evimdeki ufak giyinme odamdayım. Aklımdakileri iyice somutlaştırabilmek için bilgisayar kucağımda, spontane yazıyorum.


Alışveriş düşkünü, müsrif biri değilim. Birkaç takıntım var: Ayakkabı, ceket, güneş gözlüğü ve bileklik gibi. Pandemi başladığında Milano’daydım. Kendimi tutamayıp bu takıntılara yenilerini ekledim.


Şimdi şu geçen 5 ayda… Güneş gözlükleri yerinde yattı. Yüzümüze maske, hatta kimi zaman üzerine siperlik eklendi. Ev içinde rahatsız ettiği için, bileklikler öylece yerinde durdu.


Başak burcunun (yükselenim de Başak) yansıması olan, renk tonlarına göre dizilmiş ceketler, askıdan inmedi bile. Ayakkabılar kutularından çıkmadı. Saat takmadım. Zaten uzmanlar virüs tutuyor; saat, bileklik ve yüzüklere dikkat dediler. Alıştım, şimdi takınca ağır geliyor.


Şunu gördüm… Terzi kendi söküğünü dikemezmiş. İşi arzu pazarlamak olan ben, arzularla gerçek ihtiyaçları karıştırmışım. Daha basit bir şekilde, pekala yaşanabiliyormuş.


Geride kalan 150 günde yaşadığım yüzleşmelerin odağı, gardrobum değildi elbette. Daha çok karakterim, tutumlarım, hayat görüşüm, işim ve gelecek planlarım üzerine kafa yordum. Ancak dolap örneğiyle anlatmak hem daha kolay hem de daha net.


Pandemi boyunca sosyal mecralar üzerinde birkaç kişiyle şu tartışmayı yaşadık…


Ben ısrarla, bu dönemin sonunda tamamen olmasa da kısmen daha anlamlı bir hayata geçiş yapacağımızı, bazı alışkanlarımızın ciddi şekilde değişime uğrayacağını söyleyip durdum. Hala aynı inançtayım. Karşıt görüştekiler ise insanoğlunun unutmaya meyilli olduğunu, işler toparlandığında hızla eskiye döneceğimizi söylediler.


Haksızlar diyemem. Ben de yüzde yüz haklı değilim. Sanırım olacak olan şu… Bazıları aynı hayata olduğu gibi geri dönecek. Kimileri ise bu dönemden kendileri için yeni bir anlam çıkaracak, ardından bu manayı iş ve özel hayatlarına yansıtacak. Fakat şundan eminim… Birinci taraf… Yani aynıya dönenler… Yeni bir yöne doğru gidenler tarafından yönetilecekler.


Neden her şey aynıya dönemez?

  • Genelde sadece uyumaya gittiğimiz ev denen yerin, ne kadar önemli ve kıymetli bir alan olduğunu fark ettik.

  • Sağlığımız ile yüzleştik. Beslenmemizi, egzersizi, almamız gereken takviyeleri sorguladık.

  • Her gün aynı saatte işte olmanın ve kalmanın, o kadar da gerekli olmadığını anladık.

  • Şehrin bir köşesinden ötekine koşturup gittiğimiz toplantılardaki zaman ve verim kaybını gördük.

  • Aynı işin daha az kişiyle yapılabileceğini kavradık.

  • Kriz yönetimi planı, nakit akışı dengesi, tasarruf, maliyetlerin gözden geçirilmesi, dijitalleşme, iç iletişim, şeffaflık, doğru sosyal medya yönetimi gibi kavramları tartıştık.

  • Zor zamanlarda ekip, tedarikçi ve işbirlikçilerle bir olmanın önemini gördük.

  • Pazarlama başlığı altında attığımız adımların pek çoğunun 20. yüzyıldan kalan alışkanlıklar olduğunu, birçok projenin olmasa da olur işlerden oluştuğunu anladık.

  • Bizi hayatta tutacak şeyin marka değeri, itibarı ve güveni olduğunu öğrendik.

Ders alanlar ne yapıyor?

Bugün itibarıyla 20’ye yakın sektörle çalışıyorum. Strateji, içerik ve tasarım hizmeti verdiğim markalar arasında yıllık 50 milyar TL ciro yapanı da var, aylık satışı 5.000 TL’ye düşeni de.


Siz kendi alanınızda yaşananları çok iyi bilebilirsiniz elbette, ancak ben neredeyse piyasadaki tüm iş kollarını belli miktarda görme-duyma-bilme şansına sahibim.


Bu zor günlerden ders alan, işletmesi için yeni bir gelecek planlamak için çalışan, aklı başında markalar ne yapıyor, madde madde özetleyim isterseniz…

  • Her yerde olmalıyım, her köşe başından çıkmalıyım devri bitti. Büyük markalar dahil pek çok şirket, dağıtım sistemini baştan planlıyor. Odakları net: Az olalım, öz olalım.

  • Dijitalleşme tüm zeki markalar için birinci öncelik. E-ticareti açalım, evde oturana malı dayayalım değil mesele. Bu köylü kurnazlığı. Tüketici sandığınızdan akıllıdır. Yemediler. Yemeyecekler.

  • Kendiyle yüzleşen markalar, dijital dönüşümün topyekün bir felsefe olduğunun farkındalar. İçten dışa değişiyorlar. Dönüşüm kurum içi iletişim sistemlerinden yöneticilerin sosyal medya hesaplarının baştan tanımlanmasına kadar uzanıyor.

  • İşleri kolaylaştıran dijital iletişim platformlarının kullanımı giderek artıyor. Pandemi alışkanlıkları, bundan sonraki dönemde de sürecek.

  • Büyük ve bol bütçeli etkinlikler, havalı ve masraflı defileler, devasa organizasyonlar artık yok. Anlamlı ve sürdürülebilir sık temas var.

  • Eskiden böbürlenme aracı olan ürün çeşitliliği bugünlerde sorgulanıyor. Daha az sayıda, katma değeri yüksek, gerçekten fayda sağlayan ürün gamına kayış var. Bununla beraber koleksiyon sayısı da azalıyor.

  • Tasarruf ve maliyet iyileştirme herkes için geçerli. Bu iki kavram, öncelik olmaya devam edecek.

  • Mevcut müşterileri korumak, yeni müşteri kazanmaktan daha kıymetli. Eldeki kuş damdaki kuştan iyidir misali. Eldeki kuşu daha mutlu edecek online ve offline deneyimler kurgulanıyor.

  • Sözde değil özde sürdürülebilirlik anlayışı ön planda. Kapitalizmin en sert oyuncuları bile daha iyi şirketlere dönüşmek için çabalıyor.

  • Çevreye duyarlılık yeniden tanımlanıyor. Herkes kendine göre rol kapma arzusunda.

  • Gelecek omni-channel. Yani her marka, çok ekranlı/kanallı olmak zorunda.

  • Evrenden torpilim var, anı yaşa, düşlediğin her şeyi yapabilirsin, az uğraşla çok sonuç alabilirsin gibi Amerika pompalaması yeni nesil akımların balon olduğu ortaya çıktı. Eski usule dönüş var: Güçlü strateji, devamlılık ve istikrar, daha çok çalışma, ihtiyat, adımları sağlam atma, emek gibi.

Kendinizle ne kadar yüzleştiniz, iş yapma biçiminizi ne kadar sorguladınız, karakterinizi hangi oranda zorladınız, yeni dünyanın değişen kurallarını hakkını vererek mi çalıştınız bilemiyorum.


Cevabınız dibine kadarsa ne mutlu. Yok hala Bodrum ve Çeşme’deyseniz… Şuradan da güzel bir selfie çıkar diyorsanız… Dip size yakındır. Dost acı söyler.


Yüzleşin. Yüzleşin ki markanız için çok geç olmadan doğru adımları atın. Pandemi sona erdiğinde yöneten tarafta olun.


Yüzleşin. Yüzleşin ki ileride aynaya bakacak yüzünüz olsun.










x

457 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page