top of page
  • Onur Y.

Benim adım Onur Yanık, ben birinci sınıf bir yalancıyım!




Beni az çok tanıyanlar bilir; “reklamcı değilim” derim kendimi anlatma fırsatı bulduğum yerlerde. Reklam sözcüğünü sevmem, -cı eki almış halinden nefret ederim. Oysa ben bal gibi reklamcıyım.


Piyasanın %99’u okumamış reklamcılarla dolu. Ben ise İletişim Fakültesi, Reklam ve Tanıtım mezunuyum. Künefe kaymaksız yenmez; üstünde bir de yüksek lisans diplomam var. O da reklamcılık üzerine.


2007’de oldukça kapalı bir kulüp olan Reklamcılar Derneği üyeliğine kabul edildiğimde, Türkiye’nin en genç reklam ajansı sahibiydim. Aynı yıl Reklam Yaratıcıları Derneği’nin Yönetim Kurulu’na girdim. Reklam sektörüne katkı sağlamak için “Yaratıcılık” isimli bir kitap yazdım. Genç reklamcı adayları hala bu kitabı okurlar.


Israrla reklamcı değilim derim ben. Arkamda bıraktığım onca reklam kampanyasına rağmen. Derim de... Bu benim sıkı bir reklamcı olduğum gerçeğini değiştirmez. Üstelik patronların en sevdiği cinsten bir reklamcı.

Sultanbeyli’de gecekondular arasına sıkışmış sitenin dairelerini, çevresinin 3 katı fiyata satarım. Pazarladığım daire değil, geleceğe yatırımdır. Çekmeköy’de maliyet düşük olsun diye kutu gibi yapılmış 1+1’leri İskandinav yalınlığı diye paketlerim. Biraya %100 yaşam derim. Ne bir eksik ne bir fazla… Hayatı %100 yaşa. Vayy anasını…


Dolabında 38 tane gömleğin olması fark etmez. Ben sana bir tane daha satmanın yolunu bulurum. Çıkmaman gereken tatili, "şimdicilik" konseptiyle itelerim sana. Anı yaşayacaksın nasıl olsa... Bir liralık kalemi basitlik öyküsüyle bezer, bir milyonluk bileziği ise statü sembolüne dönüştürürüm.


Ne sattığım fark etmez. Kime, nerede, nasıl sattığım da. Satılacak bir ürün varsa, benim kapımı çalarlar. Müşteri ürününden şüphe duyuyorsa, daha da iyi. Çünkü ben 1’i 2, 3’ü 5 göstermenin yolunu iyi bilirim.


Anlayacağın ben reklamcılığı sevmem. Ancak reklamverenler beni sever. Çünkü...

  • İşimi iyi değil çok iyi yaparım.

  • Ürün sahiplerinin rüyasında bile göremeyeceği hayaller kurarım.

  • Kelimelerle oynamada üstüme yoktur.

  • Ürün, zamanlama, piyasa ne kadar kötü olursa olsun, mutlaka bir yolunu bulurum.


Reklamcı mı yalancı mı?

Şimdi bir düşün… Seni tedavi edene tedavici değil, doktor diyorsun. Binanı inşa edene binacı değil mimar ya da mühendis. Musluğunu tamir edene bile muslukçu değil tesisatçı... Oysa işi reklam yazmak olan bana reklamcı. Yalan söyleyene yalancı dediğin gibi.


Haksız da değilsin. Çünkü her reklam belli dozda yalan içerir. Abartma deriz biz buna, yalanımızı kapamaya çalışırız. Egzejerasyon desek daha da iyi olur. Takdir bile görür. Bingo.


Çocukken en başarılı olduğum ders Türkçe’ydi. Sonra edebiyat. Düz ya da devrik, her metni iyi yazardım. Kabul etmeseler de tüm iyi yazarların yaptığı gibi, zorda kaldığımda kusursuz yalan söylerdim.


Tamam, yalancı değildim. Ancak söylemek zorunda kaldığımda beni kimse tutamazdı. Hızla, hiç duraksamadan, iyi tasarlanmış ve içinden çıkılmaz biçimde...


Sonra büyüdük, üniversiteye gittik ve mezun olduk... Kızacak olan varsa kızsın... Yalan reklam, yalancılık reklamcılık oldu. Saklayacak bir şey yok... Benim adım Onur Yanık, ben birinci sınıf bir yalancıyım.


Dolabında asılı duran pek de kullanmadığın ürünlerin, hepsi aynı işe yarıyorken 3 katı para ödediğin akıllı telefonun, daha fazla yemeyeceğim desen de yemeye devam ettiğin çikolatanın, evdeki misafirlere aromasını gerine gerine anlattığın o viskinin, sağlıklı sandığın tahtadan hallice bisküvinin, katıldığın gençlik festivalinde içine çektiğin dumanın ya da yudumladığın enerji kokteylinin mucidi benim.


Bir yalancının itirafları

Sene 2002. İlk reklam ajansım… İsmini bile unutmuşum.

İkinci reklam ajansım Provokatör… Yıl 2006.

Başlarım bu işe, yemişim reklamcılığı diyerek Yirmibirgram’ı kurduğum yıl, 2008.

Mecburiyetten reklam yazmaya devam ettiğim seneler 2008-2012.

Markanın gerçek haliyle tanıştığım ve reklamcılık illetinden kurtulduğum yıl 2013.


Birinci sınıf yalancılıktan, marka yaratıcılığına terfi ettiğim kariyerimin kronolojik özeti böyle.

Benim reklamı bırakmış olmam, reklamcılığın umrunda mı dersen... Sanmam.


Gördüğüm kadarıyla reklamcılıkta değişen hiçbir şey yok. Her reklamcı yalancıdır. Bazıları iyi, çoğu kötü yalancıdır. Reklam Ajansı denen yapı ise bu işin kurumsal çatısıdır. Reklam ajansında çark, sen elini cebine attığında döner. Ajansın gerçek derdi ürünü sattırmak değildir. Sana en pahalı reklam mecrasını ya da prodüksiyonunu satmaktır. Müşteri para harcadığında para kazanan bir sistem, nasıl doğru ya da doğrucu olabilir… Sen söyle.


Sırada ne var?

Yalan söylemek çok kolay... Saniyelik bir iş. Ancak yalanın hakkını vermek bilgi, birikim, sıra dışı bakış açısı ve beceri ister.


Bana göre sektörde birinci sınıf yalancı bir elin parmakları kadar. Bu işin ağababaları dinozor oldu. Dijital dönüşüme adapte olamadılar. Bazıları sektörden tamamen silindi, kimileri ise işi pazarlama haftalarında konuşma yaparak idare ediyor.


Reklamcılığa başladığımda, dünyaya bir kere daha gelsem yine bu işi yaparım diyordum. Birinci sınıf yalancı olduğum için beni yere göğe sığdıramıyordu müşterilerim. Onların dahi çocuğuydum. Yaşım küçük, egom kocamandı.


Ben üniversitede reklamcılık okurken, dünyanın en değerli 1000 markası arasında tek bir Türk şirket yoktu. 25 yıl geçti, bugün hala yok. Reklam suya yazı yazmak mı acaba diye düşünmeye başladım, arkasına pek çok soru ekledim. Zaman içerisinde reklamcıdan marka yaratıcısına evrildim. Bildiklerimi unuttum, markayı öğrenmek için deli gibi çalıştım.


Kariyerimin ikinci 10 yılında, onlarca marka yarattım, daha fazlasını da yeniledim. Son 2 yıldır bunu da fazla yapmıyorum. Çünkü bu işte benim yaratıcılık sınırım, karşımdakinin algı çerçevesi ve uygulama becerisi kadar.


Geriye ne kaldı? İnan en güzeli… Bunun adı kendin için yaratmak. Bir marka girişimcisi olarak, kendi markalarını inşa etmek.


Bu konu üstüne yazıp çizecek çok şey var. Ben onları hazırlarken, sen de reklam ajansına anlattıklarım çerçevesinden bak. Anlattıklarım yeterli gelmediyse şu yazıya bir göz at…


Dahasını istersen şu linke de bir uğra.


Haydi, kal sağlıcakla.








724 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Pompa

bottom of page