top of page
  • Onur Y.

Marka İnsanlardan Öğrendiklerim

Güncelleme tarihi: 22 Nis 2020

Dünyada 8 milyar insan var. Aslında hepsi birer marka; ancak pek azı bunun farkında. Farkında olanların başarı sırlarına kulak verelim.



Pazarlama dünyası içinde marka yaratma ve yönetme işi yapmanın şizofrenik ancak harika bir yanı var. Güne çizgi film konuşarak başlıyorsunuz, bir saat sonra 120.000 liralık bir kabanı satmayı tartışıyorsunuz. Öğlene doğru kendinizi süt fabrikasında buluyorsunuz. Akşam saatlerinde ise pazara sunulacak yeni bir İskoç viskinin lansman planını yapıyorsunuz.


40 yaşındayım, 18 yıldır aktif olarak ajans yönetiyorum. Senede 20 müşteriden hesaplarsak, yolum yaklaşık 450 markayla kesişti. Bir o kadar da tanıştığım ancak doğrudan iş yapmadığım şirket var. 900 şirketin sahipleri ve üst yönetimini 5-6 kişi olarak görsek, yaklaşık 5.000 insanın yaşamına dahil olmuşum demek. Onlar da benimkine. Ki asıl mesele bu.


Bu kişilerin bazıları milyar dolarlık global şirketlerin en üst düzey yöneticileri... Kimileri işin sahibi. Bazıları yeni girişimci.


Son yıllarda daha sık yaptığımız Kişisel Markalama işlerini de düşünürsek, listeye ayda 500.000 TL kazanan doktorları, daha fazlasını hesabına koyan ünlüleri, rock-star mimarları, becerisi ve gücüyle piyasayı sallayan avukatları da ekleyebiliriz.


İşe 22 yaşında başladım. Çaylak bir reklamcı ve öğrenciydim. Şimdi çaylak olduğum söylenemez; fakat öğrenciliğim baki. İşimde kesiştiğim insanlar ise benim öğretmenlerim...


Dokunduğum insanların %90'ı kalıcı bir iz bırakmadı bende. Ancak başarıya yürüyen ve yoluna emin adımlarla devam eden %10, hayatımı %90 etkiledi dersem yerinde olur.

Marka insanların ortak özellikleri


Değişik pozisyonlarda farklı işler yapsalar da... Çok çeşitli kültürel geri plandan ve eğitim seviyelerinden gelseler de hayatımda iz bırakan müşterilerimin ortak bir özelliği var. Hepsi birer marka insan.


Bazıları bu niteliği bir plan üzerinde bilinçli bir şekilde çalışarak kazanmış durumda. Kimileri ise doğru adımları içgüdüsel bir şekilde atmış, günün sonunda iş ve iletişim hedeflerine ulaşmış bireyler.


22 yılı damıtalım ve onlardan öğrendiklerimi sizin için derleyelim. İşe pratik bir tabloyla başlayalım.



Marka insanların bana öğrettikleri


Yıllar önce genç bir marka danışmanı adayı ile iş görüşmesi yapmıştım. Kendisine klasik 5 yılllık hedefin ne sorusunu sorduğumda, oldukça cesur bir şekilde "seni bu ajanstan göndermek" yanıtını vermişti. "Benim hedefim senin koltuğunu almak" diye eklemişti.


Farkındalık seviyem yetersiz olduğu için genç adamı kibirli ve ukala bulmuş, egoma yenilerek onu tercih etmemiştim. Bugün o kararımdan çok pişmanım.


Yıllar içinde şunu gördüm... İşin resmi sahibi olsun olmasın, marka insanlar kendileri için çalışıyor. Onların bireysel başarısı, kurumsal etkileri ile doğru orantılı. Asker değil general olmak istiyorlar.


Bu kişiler doğal olarak profesyonel özgürlüğü, iş güvencesine tercih eden beyinler. Devam etmeden şunu eklememe izin verin... Marka kişilerin özgüveni paslı bir kaportaya sürülmüş boya değil. Onlar işini gerçekten iyi yapan, üstüne en iyi olmak için çalışan ve gelişen kişiler.


Verilen işi yerine getirmek sadık erlerin görevi. Marka insanların davranışı ise farklı. Problem çözücüler. Ve bu yüzden daha kıymetliler.


Aralarında az çalışan yok. Ancak aşırı çalışıp kendini tüketini de yok. Yoğunlar ama dengeliler. Önceliklerle, stratejiye dayalı bir çalışma metoduna sahipler. Kısa değil uzun vadeli düşünen, detaylara değil büyük resme odaklanmayı bilen patronlar, yöneticiler ve meslek sahipleri onlar.


Dikkat edin... Detaylara takılıp kalmıyorlar dedim ancak detaycı değiller demedim. Kendilerini yönetmeyi bildikleri için, detaylara hakimler. Küçük şeylerden de büyük dersler çıkarma becerisine sahipler.


Marka insanlar sadece işlerini iyi yapmıyor, başarılarını da doğru tonda anlatmayı beceriyor. Belli bir itibar planları var. Saygınlıkları için vakit, emek ve para harcamaktan çekinmiyorlar.


Son olarak, bu kişiler farklılar. Bazen doğuştan gelen bazen de öğrenilmiş bir beceri bu. Herbiri, işini icra ederken kendine has, dikkat çekici bir üsluba sahip. Olayı bir pastaya benzetirsek, bu kısmı da tepeye konan çilek olarak görebiliriz.


Marka insanlar ne değiller?


Hepsi için üstün zekalı diyemeyiz, ancak zekalarını belli bir yere odaklamayı iyi bildiklerini söyleyebiliriz. Belli bir konuda herkesten daha iyiler.


Aralarında Ivy League mezunları da var, liseyi bırakıp iş hayatına atılanı da. Yani diploma gerçekte bir başarı kaldıracı değil. Mesele hayat okulundaki başarı. Yönetme, delegasyon, iletişim, pazarlık ve ikna kabiliyeti...


Keskinler. Hızlı düşünüyorlar.


Pratikler. Çözüm getirmede ustalar.


Yüksek egoları var, ancak kibirleri yok.


Aralarında Kıvanç Tatlıtuğ'a benzeyeni de var, Berdan Mardini'ye de. Görünüşleri nasıl olursa olsun, tamamı karizma sahibi. Canlı örneğini isterseniz, Chobani'nin yaratıcısı Hamdi Ulukaya'yı inceleyebilirsiniz.


Parayı seviyorlar, fakat paracı değiller. Kaybetmekten nefret ediyor, kazanmayı abartmıyorlar. Hemen yeni bir hedefe odaklamayı tercih ediyorlar.


İyi öğretmenler, daha iyi öğrenciler.


Bitirirken, yazıyı yazma amacımı soruya dökmeme izin verin...


Siz kimsiniz?

Kişi mi? Marka kişi mi?




2.429 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page