top of page
  • Onur Y.

Meslekler ve Marka Kişiler

Güncelleme tarihi: 22 Nis 2020

Eskiden büyüklerimiz meslek sahibi ol, kendini garantiye al derdi. Bugün mesele meslek sahibi olmak değil, mesleğinde marka olmak. Kulak verin!



Emre Arolat. Nevzat Sayın. Murat Tabanlıoğlu. Sinan Kafadar. Mimarlardan başka bir gruba geçelim...

Ahmet Pekin. Gönenç Gürkaynak. Kezban Hatemi. İsmail Esin. Avukatlardan doktorlara atlayalım...

Azmi Hamzaoğlu. Dursun Buğra. Nil Kler Mandel. Osman Müftüoğlu.

Oldu olacak diş hekimlerini de sıralayalım...

Galip Gürel. Çağdaş Kışlaoğlu. Eyüp Çelik.


Ortak özellikleri neler?

01. Mimar, avukat, doktor, diş hekimi... Serbest meslek sahibiler.

02. Popüler ve itibarlılar.

03. Çok kazanıyorlar.

04. Vergi listesinde en tepedeler.

05. Mesleğe atılan pek çok kişi, onlar gibi olmak istiyor.


Beşini ve fazlasını toplayın, şuraya varırsınız: Bu isimlerin hepsi birer marka. Sadece işlerinde değil... Kişisel markalarını oluşturma ve yönetme işinde de iyiler.


Meslek sahibi olmak yetmez!

Türkiye'de 144.000 hekim, 110.000'den fazla avukat var. Mimar sayısı da az buz değil. Üstelik nüfusla beraber meslek sahibi olanların sayısı da artıyor. Üniversite adedindeki dramatik artış, daha fazla kişinin meslek sahibi olmasını sağlıyor.


Mesleğinizde nasıl başarılı olursunuz? Elbette işinizi iyi hatta çok iyi yaparsanız... Ancak yetmez. Bugünün rekabet ortamında hem iyi hem de farklı olmalı, aynı zamanda meslek hikayenizi sıra dışı bir şekilde anlatmalısınız. Tıpkı tercih edilmek için rekabet eden ve modern marka yönetimi araçlarını kullanan şirket ve işletmeler gibi.


Kişiler de marka olabilir, olmak zorundadır.

Her marka bir sözdür. İyi marka ise sözünü tutandır. Şirketler sözünü yani marka fikrini, kafalarına göre bulmazlar. Pazarı analiz eder, rekabeti gözden geçirir, hedef kitlesinin özelliklerini değerlendirir, kendi becerilerini gözden geçirir ve hepsinin kesiştiği yerde konumlanırlar.


Bugün aynı durum ve gereksinim, şahılar için de geçerli. Üstelik kişisel markalama yapması gereken sadece mimarlar, avukatlar, doktorlar ya da diş hekimleri değil... Kişi markası olgusu beyaz yakalılardan mühendislere, moda tasarımcılarından şeflere, gazetecilerden bloggerlara, ressamlardan yazarlara ve müzisyenlere herkes için gerekli.


Nasıl kişi markası olabilirim?

Yukarıda giriş yaptığımız "söz" olayını açalım... Tüm büyük markalar, sahip oldukları ürünün ötesinde bir söz verir. Disney çizgi film üretmez; sihir pazarlar. Nike bir spor markası değildir. Kendini aşmayı temsil eder. Coca-Cola gazlı içecek değildir. Mutluluk satar.


Aynı sistem kişisel markalama için de geçerlidir. Örneğin Acun Ilıcalı ne TV prodüktörü-patronu ne sunucu ne de muhabirdir. O izleyici için samimiyettir. Ulaşılabilirliktir. Hayatındaki tüm lükslere rağmen halktan biridir. Uğur Dündar güvendir. Cem Yılmaz kıvrak zekadır.


Bir kişinin marka olabilmesi için onu alanındaki diğer insanlardan ayıran bir söz vermesi ve tüm varlığıyla o sözü tutması gerekir.


Her dönem sabun köpüğü ünlüler yaratır. Ancak markada geçiciliğe yer yoktur. Gerçek markalar 3C formulü üzerine kuruludur: Devamlılık (Continuity), İstikrar (Consistency) ve Yaratıcılık (Creativity). Kişisel markalar da öyle!

Bir konuda uzman olmak ve bireysel çalışmak, kişi markası olmak için avantajdır. Doktorlar, diş hekimleri, avukatlar, mucitler, bilim insanları, müzisyenler ve sanatçılar bu konuda şanslıdır. Yine de kişisel markalama, belli bir zümrenin tekelinde değildir. Herkes marka olabilir. İşi ve pozisyonu ne olursa olsun...


Marka tüketicinin zihninde yaşar. Algısı son derece bireyseldir. Bu nedenle çok konuşmak, kendinizi anlatmak, şöyle iyiyim böyle harikayım demek sizi marka yapmaz.


Marka siz odadan çıktıktan sonra arkanızdan konuşulanlardır. Şirkette de kişide de temel faktör vadedilenle eylemler arasındaki tutarlılıktır. Bunu sağlamak kişinin elinde ve kontrolündedir.


Marka olmak zorunda mıyım?

"Kardeşim ben mal değilim. Marka falan değilim, olmak da istemiyorum" diyebilirsiniz. Eğer tek bir sosyal medya hesabınız yoksa, çalışmıyorsanız, belli bir kariyer hedefiniz ve para kazanma amacınız yoksa kabul... İdare edebilirsiniz.


Herkesin hem iş hem de özel hayatının bir kaç tuşla erişebilir olduğu günümüzde pek sağlıklı bir düşünce değildir bu. İtibarınızı bir marka gibi yönetmeniz hayatidir. Hayal ve hedeflerinize ulaşmanın kaldıracıdır. Markanızı siz kurmazsanız, başkaları sizin adınıza konuşur, yargıda bulunur ve karar verir.


Nusret'i düşünün... Yaptıkları size garip gelebilir. Ancak hem ünlü hem de beceriklidir. Becerisi ona milyonlar kazandırmıştır. Dünyanın her yerinde hem tanınır hem de et konusunda otorite olarak görülür. Becerisi ününü artırmış, ünü kazancını pekiştirmiştir. Absürttür. Ancak tutarlıdır.


Son söz: Ya göründüğün gibi ol...

Gerçek olmak her zaman daha kolaydır. Kişi markalarında elbisenin vücuda uyması şarttır. Böylesi daha doğal ve akışkan olur. Fakat tersi de mümkündür.


Örneğin gerçekte son derece mülayim, sakin ve iyi dinleyici biri olan Okan Bayülgen yıllar içinde kendine arogan bir kabuk örmüştür. Başarısı, bunu daimi kılmış olmasıdır. Hatta bir süre sonra kabukla içi bir olmuş, duruma kendi bile inanır hale gelmiştir.


Sizin için mesele önce sözünüzü bulmak, ardından bunu etkili bir kişi markası öyküsüne dönüştürmektir. Yeterli mi? Hayır. Sadece başlangıç.

Peki sonrası diyorsanız... Sizi Kişisel Markalama Atölyesi'ne bekliyorum.

Çünkü bedel ödemeden, marka olunmaz!







2.795 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page