Nusret, 20.7 milyon / Gerçeklik oranı %66.4 / Gerçek takipçi: 13,6 milyon
Burak Özçivit, 12.6 milyon / Gerçeklik oranı %76.6 / Gerçek takipçi: 9.7 milyon
Şeyma Subaşı, 3 milyon / Gerçeklik oranı %55.7 / Gerçek takipçi: 1.68 milyon
Arda Turan, 6.4 milyon / Gerçeklik oranı %68.3 / Gerçek takipçi: 4.3 milyon
Ekrem İmamoğlu, 1.5 milyon / Gerçeklik oranı %88.3 / Gerçek takipçi: 1.35 milyon
Veriler Instagram'dan. Konuda uzman bir ekibin 3 ayrı sistemden yaptığı analiz ortalamasını yansıtıyor. Beğeni ve yorum gibi etkileşim oranlarının kontrolüyle yapılan hesaplamada artı ya da eksi yönde %5-10 sapma olması mümkün. Diğer yandan botların sizi takip alma ihtimali de var. Az da olsa...
Eskiden ünlü olmak yaptığınız işle tanınmak, tanınırlığınızla medyada yer almakla eş değerdi. Bugünün ünlü olma kriterlerinde ise takipçi sayısı başrolde. Fakat gördüğünüz gibi her takipçi gerçek değil. Pek çok "K" yapay... Bir başka deyişle satın alma!
Kural 01: Şöhret sizi marka yapmaz.
Dünyanın belki de en çok tanınan markası Coca-Cola. Girdiği ev sayısının bir eşi daha yok. Fakat Coca-Cola yeryüzünün en değerli markası değil. Tanınırlık ile değer yaratmak etkileşimde olsalar da farklı şeyler. İşte bu nedenle her ünlünün marka olduğunu iddia etmek doğru değil.
Kural 02: Ünlü kişi, marka kişi demek değildir.
Şöhret sahibi olmak tüm kurum ve kuruluşlar için önemli. Aynı zamanda kişiler için de. Ancak her ünlü kişi, marka kişidir demek doğru değil. Kişisel marka olmanın merkezinde belli bir alanda, fark ve farkındalık yaratan bir yeteneğe sahip olmak var. Aynı zamanda bu becerinin ticari bir faaliyete dönüşmesi ve size gelir getirmesi gerek. Post paylaşarak elde edilen ya da davetlere katılarak kazanılan para geçerli değil.
Bu mantığa oturttuğunuzda Acun Ilıcalı bir kişi markası. Eski eşi Şeyma (Ilıcalı) Subaşı ise ünlü kişi. Doğal olarak marka değil. Olabilir mi... Belki. Ancak gidişat aksini gösteriyor. İmajı kötü yönetiliyor.
Kural 03: Her marka bir sözdür. İyi marka ise tutulmuş söz.
Tüm büyük markalar, sahip oldukları ürünün ötesinde bir söz verir. Disney çizgi film üretmez; sihir pazarlar. Nike bir spor markası değildir. Kendini aşmayı temsil eder. Coca-Cola gazlı içecek değildir. Mutluluğu ifade eder.
Aynı sistem kişisel markalama için de geçerlidir. Yukarıdaki örnekten gidersek, Acun ne TV prodüktörü ne sunucu ne de muhabirdir. O izleyici için samimiyettir. Ulaşılabilirliktir. Hayatındaki tüm lükslere rağmen halktan biridir. Uğur Dündar güvendir. Cem Yılmaz kıvrak zekadır.
Bir kişinin marka olabilmesi için onu alanındaki diğer insanlardan ayıran bir söz vermesi ve her zerresi ile o sözü tutması gerekir.
Kural 04: 3C Sistemi
Her dönem sabun köpüğü ünlüler yaratır. Ancak markada geçiciliğe yer yoktur. Gerçek markalar 3C formulü üzerine kuruludur: Devamlılık (Continuity), İstikrar (Consistency) ve Yaratıcılık (Creativity).
Kural 05: Kişi markası olmak belli bir zümrenin işi değildir.
Bir konuda uzman olmak ve bireysel çalışmak, kişi markası olmak için avantajdır. Doktorlar, diş hekimleri, avukatlar, mucitler, bilim insanları, müzisyenler ve sanatçılar bu konuda şanslıdır. Yine de kişisel markalama, belli bir zümrenin tekelinde değildir. Herkes marka olabilir. İşi ve pozisyonu ne olursa olsun...
Kural 06: Bu iş ben böyleyim şöyleyimle olmaz.
Şirketler marka imajları için milyonlar harcar. Ancak ironik şekilde itibarın sahibi kendileri değildir. Marka tüketicinin zihninde yaşar. Algısı son derece bireyseldir. Bu nedenle çok konuşmak, kendinizi anlatmak, şöyle iyiyim böyle harikayım demek sizi marka yapmaz.
Marka siz odadan çıktıktan sonra arkanızdan konuşulanlardır. Şirkette de kişide de temel faktör vadedilenle eylemler arasındaki tutarlılıktır. Bunu sağlamak kişinin elinde ve kontrolündedir.
Kural 07: Markanızı yönetmezseniz, başkası sizin adınıza yönetir.
"Kardeşim ben mal değilim. Marka falan değilim, olmak da istemiyorum" diyebilirsiniz. Eğer tek bir sosyal medya hesabınız yoksa, çalışmıyorsanız, belli bir kariyer hedefiniz ve para kazanma amacınız yoksa kabul... İdare edebilirsiniz.
Herkesin hem iş hem de özel hayatının bir kaç tuşla erişebilir olduğu günümüzde pek sağlıklı bir düşünce değildir bu. İtibarınızı bir marka gibi yönetmeniz hayatidir. Hayal ve hedeflerinize ulaşmanın kaldıracıdır. Markanızı siz kurmazsanız, başkaları sizin adınıza konuşur, yargıda bulunur ve karar verir.
Kural 08: Netlik şart.
Amerikalılar markayı netlik (clarity) olarak tanımlar. Gerçek bir marka gri olmaz. Siyah ya da beyazdır. Savunduğu şey nettir. Duruşu da ifadesi de öyle.
Bu düzlemde tutarsızlığa yer yoktur. İnandığınız şeylere başkaları katılmayabilir. Sorun değil. Herkes için her şey olan, sonunda hiç kimse için hiçbir şey olur. Her marka tutarlı biçimde aykırıdır.
Kural 09: Hem ünlü kişi hem de kişi markası olunabilir.
Sevin ya da sevmeyin... Nusret öyledir. Yaptıkları size garip gelebilir. Ancak hem ünlü hem de beceriklidir. Becerisi ona milyonlar kazandırmıştır. Dünyanın her yerinde hem tanınır hem de otorite olarak görülür. Becerisi ününü artırmış, ünü kazancını pekiştirmiştir. Absürttür. Ancak tutarlıdır.
Kural 10: Ya göründüğün gibi ol ya da...
Gerçek olmak her zaman daha kolaydır. Kişi markalarında elbisenin vücuda uyması şarttır. Böylesi daha doğal ve akışkan olur. Fakat tersi de mümkündür.
Örneğin gerçekte son derece mülayim, sakin ve iyi dinleyici biri olan Okan Bayülgen yıllar içinde kendine arogan bir kabuk örmüştür. Başarısı, bunu daimi kılmış olmasıdır. Hatta bir süre sonra kabukla içi bir olmuş, duruma kendi bile inanır hale gelmiştir.
Kişisel markalama konusunda söylenecek çok söz var. Merak etmeyin...
Zamanla hepsini paylaşacağım.
Comentarios