Hala karantinadayız. Bir süre daha devam edecek. Süreci daha az hasarla atlatmak için yapılması gerekenleri, soru-cevaplarla toparlayalım.
Bu zorlu süreçte her markanın iletişim yapması şart mı? Reklam hayır. Mümkünse hiçbir marka reklam yapmamalı. İletişim evet ve mutlaka. Ancak kitlesel olmak zorunda değil. Önce ekibinizle iletişimde olun. Ve yakınlarıyla. Sonra müşterileriniz ve işbirlikçilerinizle. Aktarımlarınızda samimi ve şeffaf olun. Krizde neleri yapmaya devam edebildiğinizi, nelerin aksadığını anlatın. Anlayış bekleyin, çekinmeden destek isteyin; ancak kurban rolü oynamayın.
Gıda işletmesiyiz ve kapalıyız. Sosyal medyada ne yapabiliriz? Yara alacaksınız. Dönemsel olarak zarar edeceksiniz. Dayanabiliyorsanız daha güçlü dönebilirsiniz. Müşteriniz size gelemiyor, yemekleriniz onlara gidemiyor olabilir. Ürünün ötesine geçin. Temsil ettiğiniz mutfağa ve lezzete odaklanın. Evde pratik ve benzer tatlar hazırlayabilmeleri için takipçilerinize destek olun. Eski güzel günleri yadedin, yakında ve yeniden kavuşacağınızı zeki bir şekilde anlatın.
Küçük işletmeler krizde ne yapmalı? Kriz en çok küçükleri vuracak. Maalesef pek çok işletme geri dönemeyecek. Yine de… 01. Adil olarak masrafları azaltın. 02. Devletin sunduğu tüm yapısal önlemleri kullanın. 03. Mevcut müşterilerinizle iletişime geçin. Destek isteyin. 04. Örneğin hediye kuponu önerin. Gelecekteki alışverişleri bugünden satarak ayakta kalmaya çalışın. 05. Yaşam mücadelesi verdiğiniz için samimi-duygusal indirim ve promosyonlardan yararlanın. 06. Nakit akışına odaklanın ve tedarikçilerinizden destek isteyin.
Danışmanlık yapan marka kişiler bu dönemi nasıl değerlendirmeli? İki yol görüyorum… İlki ilişki ağını genişletmek. İkincisi bunu yaparken karşılıksız fayda sağlamak ve değer üretmek. Bu dönemi iş satma fırsatı olarak gören yanılır. Karantina, karakter gösterme zamanıdır. Fırsat bugün için değil yarına yönelik kurgulanmalıdır. Bugün destek olduğunuz kişiler, işler normale döndüğünde hem dostunuz hem müşteriniz olabilir.
Krizden sonra işçisini sahiplenen ve sahiplenmeyen marka arasında fark olur mu? Bu fark kriz olsa da olmasa da olur. İşçi, çalışan, ekip, takım arkadaşı… İşinizin belkemiği onlardır. Markanızın gönüllü elçileri de yine onlardır. Ekibinize maddi ve manevi olarak sahip çıkın. İlla tasarruf gerekiyorsa açık olun, ekibinize durumu anlatın. Ekip azaltmak yerine dönemsel fedakarlık isteyin. Hiçbir işletme, boyutu ne olursa olsun, bu dönemi ekibini yanına almadan AT LA TA MAZ!
Bu süreçte yeni marka çalışmaları yapılmalı mı? Yeni bir marka yaratmak için, geride kalan 50 yılda… Bundan daha iyi bir dönem hiç olmamıştı. Buradaki kilit kelime yenidir. Kriz bittiğinde, kriz sonrası dünyanın dönüşen normlarına uygun olarak şekillenmiş yeni markalar büyük avantajlar elde edecek. Evde geçen zamanı, yenilikçi projelerin alt yapısını oluşturmak için değerlendirmek doğru bir hareket olur.
Şirketlerin yardım amaçlı faaliyetlerini reklam etmeleri doğru olur mu? Öncelikle bu yönetim felsefesi ve tercihidir. Reklam etmek elbette doğru olmaz. Ancak başkalarına ilham vermek ve diğerlerini teşvik etmek için desteğinizi doğru bir tonda paylaşabilirsiniz. Sakıncası yok.
Markalar bu dönem Koronavirüs içeriği mi paylaşmalı yoksa ürünlerine mi dönmeli?
Kurumsal bir şirketseniz işin başında ekip-müşterilerinizi güvence altına alan eylemlerinizi anlatabilirdiniz. Ardından mal ve hizmet sürecinizdeki önlemleri. Ancak bu aşama geçti. Her yer yeterince Korona. Artık üstünde durmayın. Ürün de anlatmayın, ötesine geçin. Marka dilinize uygun pozitif içerik üretin. Evde kalmayı teşvik edin, mümkünse kolaylaştırın. Keyifli hale dönüştürün. Pozitif bir tonla, gelecek güzel günlere odaklanın.
Korona sonrası insanların markaya bakış açısı değişecek mi?
Kesin. Nike, Starbucks, Apple… Pek çok mağaza kapalı. Bu isimleri ayakta tutan ne? İnsanların bu isimlere beslediği saygı ve sevgi. İşte bunun adı marka. İnsanlar gerçekte ne sattığınızı umursamaz. Niçin sattığınızı alırlar. Niçin, ürün değil hikayedir. Varlık sebebinizdir. Korona sonrası dünyada, yaşadığımız gezegen için anlam üreten, markalaması güçlü şirketler daha değerli olacak. Markalaşmanın önemi artacak.
Dijital bir ürünü olmayan, mekan markaları ya da hizmet işletmeleri bu dönemde ne yapmalı?
Net bir yanıt yok. Ancak şurası kesin… Hemen hepsi şu an, keşke zamanında dijital bir gelir yaratsaydık; akmasa da damlardı diyordur. Korona’nın bize en büyük dersi “mekansızlık” olacak. Evler, plazalar, fabrikalar, atölyeler, ofis alanları… Bizi dört duvar arasından kurtaracak sistemi icat etmeliyiz. Ne iş yaparsak yapalım, en azından tek ayağımız dijitalde olmalı.
Bizim atölye, dükkan, klinik, spor salonu vb. kapalı. Ne yapalım?
01. Reklam yapmayın ancak sürekli iletişimde olun. 02. Mevcut müşterilerinizle sıkmadan mail-mesaj-sosyal medya temasında bulunun. 03. İşinizi eve taşıyın. Yani evde yapılabilecek şeyler konusunda ücretsiz danışmanlık verin. Eve mahkum olanlara destek olun. 04. Ücretsiz hizmete artı değer ekleyin, ücretli online servise dönüştürün. Zoom ve benzeri sistemler üzerinden tekil ya da grup seansları yapın. 05. Eve geleyim, bir şey olmaz demeyin. Ya olursa?
Bu iş ne zaman biter sizce?
Herkes bir şey söylüyor. Ancak bana göre kimsenin bir şey bildiği yok. Benim fikrim en erken Temmuz başı. Onda da dert bitmez. Dışarı çıkılır ancak her iş, ekstra önlemle devam eder. En az 6 ay boyunca. Aşı ve tedavi 18 ayı bulursa, sosyal-iş yaşamımızda daimi değişiklikler görürüz. Örneğin 100 kişinin aynı anda bir arada olduğu spor salonları kalmaz. Restoran ve kafeler dönüşür. Tiyatro ve sinemalar da öyle. Bu işin sonu tahminimizin ötesinde olabilir.
İşinize yaraması dileğiyle.
Comentários